İstanbul’un Cumbaları

Kültürel bir miras olarak cumbalar ve anlamı

Cumba kısaca evlerin ikinci katlarından itibaren dışarıya doğru uzanan bir çıkıntı olarak tanımlanabilir. Kelime olarak Latince “gibbus” kelimesinden dilimize türetilmiştir. Anlamı da adı üzerinde “çıkıntı, kambur” olan cumbalara, yapılarda çok eski tarihlerden beri rastlanmaktadır. Günümüze kadar ise Roma Medeniyeti geleneği olarak geldiği düşünülmektedir. Cumba’nın kültürel ve tasarımsal anlamı nedir?

Cumba’nın ev içi kullanımı ve mimari değeri tarih boyunca tartışma konusu olmuştur. Osmanlı kaynaklarında İstanbul’daki yangınların önüne geçmek için zaman zaman yapılarda boyutlarının küçültülmüş ve kısıtlanmış olduğunu görsek de düzenlemelere uygun olarak cumbalar üretilmeye devam edilmiştir. İşlevsel olarak alt duvarların yağmurdan ve nemden korunmasını sağlayan, ev içi mekân genişletmeye yarayan bu mimari öğe, kültürel olarak çok daha fazla anlam ifade etmektedir.

Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyet dönemiyle birlikte edebiyatta İstanbul’un simgelerinden biri olarak değerlendirilen cumba, ünlü yazar ve gezgin Knut Hamsun’un da anılarında yer almaktadır. Modernleşmeyle birlikte cumba özlenilen, kültürümüzü temsil eden bir hal de almıştır. Peyami Safa’nın “Cumbadan Rumbaya” adlı romanında doğu-batı karşılaştırmasında cumba şarkı temsil etmektedir. Görüldüğü gibi cumba özellikle İstanbul’un şehir kültüründe benimsenmiş bir yapıdır.

Yüzlerce yıllık geçmişinde yüklenen anlamları ve mimari konumu değişse de cumba her zaman evin en özel köşesi olmuştur. Zaman zaman çocuklar için oyun alanı, yetişkinler için evin içerisinde dışarıya açılan ama kendi içine yoğunlaşabildiği huzurlu bir köşe, çevreni gözlemleyip İstanbul sanki ayaklarının altındaymış gibi hissettiren, ufuk açan ve güvende hissettiren bu yapının anlamını Cumba Selection olarak benimsiyoruz ve tüm tasarımlarımızı sizlere bu deneyimi, yaşamın her alanında tattırmak için çalışıyoruz.